SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SAVM BAHSİ

<< 2367 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ هِشَامٍ ح و حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا حَسَنُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شَيْبَانُ جَمِيعًا عَنْ يَحْيَى عَنْ أَبِي قِلَابَةَ عَنْ أَبِي أَسْمَاءَ يَعْنِي الرَّحَبِيَّ عَنْ ثَوْبَانَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَفْطَرَ الْحَاجِمُ وَالْمَحْجُومُ

 

قَالَ شَيْبَانُ أَخْبَرَنِي أَبُو قِلَابَةَ أَنَّ أَبَا أَسْمَاءَ الرَّحَبِيَّ حَدَّثَهُ أَنَّ ثَوْبَانَ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

 

Sevbân (r.a.)'dan, Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 

"Kan alanın da kan aldıranın da orucu bozulmuştur."

 

 

Buhârî, savm; Tirmizî, savm; İbn Mâce, Siyam; Ahmed b. Hanbel, II, 364; III, 465, 474, 480; Darimî, savm 26.

 

(Ravî) Şeybân rivayetinde dedi ki; Ebû Kılabe bana; "Nebi (s.a.v.)'in azatlısı Sevbân Ebu Esma er-Rahabî'ye, bunu bizzat Rasûlullah'tan duyduğunu haber vermiştir." dedi.

 

 

İzah:

Hadîste söz konusu olan kan alma, hacamat denilen ve özel bir âletle yapılan baştan kan almadır. "Kan ala­nın da kan aldıranın da orucu bozuldu" sözünden Efendimizin maksadı, kan alan ve kan aldıranın oruçlarının bozulduğunu bildirmek değil» onla­rın oruçlarının bozulmak üzere olduğunu haber vermektir. Bu ifâde Arap­ça'da helak olmak üzere olan için kullanılan "falan helak oldu" tabirine benzer. "Kadılığa tayın edilen kişi bıçaksız olarak kurban edilmiştir" ha­dîsi de bu kabildendir.

 

Kan aldıranın orucunun bozulmak üzere olmasına sebep, kan aldır­ması yüzünden halsizleşmesi gücünün azalmasıdır. Kan alanın orucunun bozulmak üzere olması da şu yöndendir: Kanı alan kişi, kan aldıracak olanın başında açtığı yaraya bir borunun ucunu koyar, diğer ucunu da ağ­zına alarak emer. Bu emme esnasında boruya gelen kanın boğazına kaç­ması ihtimali vardır. Dolayısıyla kan alan kişinin orucunun bozulma tehli­kesi baş göstermiştir. Ama bu, orucun bozulduğunu göstermez. Tabii bu hadîste mevzû-i bahis olan kan alma, hacamat adı verilen baştan kan akıtılmasıdır. Günümüzde uygulanan ilmî yollarla damardan kan almanın, kan alanın orucuna hiç bir zarara olmaz. Kan aldıranın zaafiyetine sebep olacağı için, hadis sadece onun için geçerlidir.

 

Ulemânın cumhuruna göre, kan aldırmak orucu bozmaz. Boğazına ka­nın kaçmaması şartıyla kan alanın orucu da bozulmaz. Ancak Mâlik, Şa­fiî ve Sevrî'ye göre oruçlunun kan aldırması mekruhtur. Hanefîlere göre mekruh da değildir. Hanefîler Hz. Peygamber (s.a.v.)'ın oruçlu iken kan aldırdığım bildiren hadîs-i şerîfe dayanırlar. Ancak kan aldırmak oruçlu­nun zayıf düşmesine sebepse, Hanefîlere göre de mekruhtur.

 

Hz. Ali, Ebû Hureyre, Atâ, Evzâî, Ahmed, îshâk, Ebû Sevr, İbn Huzeyme, İbnü'l-Münzîr ve İbn Hıbbân hadîsin zahirine bakarak kan al­dırmanın orucu bozacağını söylemişlerdir. Cumhur, hadîsi yukarıda izah edilidği gibi anlamıştır. Ayrıca bu hadîsin mensûh olduğu da söylenmektedir.

 

Hattâbî, hadîsin anlaşılmasında yukarıda belirttiğimizin yanısıra şu yorumların da bulunduğunu söylemiştir:

 

"Hz. Peygamber (s.a.v.) "Kan aldıran ve kan alan kişilere akşam uğra­mış ve kan alan ve kan aldıran iftar vaktine erdi." manasına olmak üzere buyurmuştur. Nitekim "Akşam vaktine girdi" mana­sına "sabaha ulaştı" manasına ise tabirleri kullanılır.

 

Peygamber (s.a.v.) bu sözüyle, kan alan ve aldıranı azarlamış ve onlara beddua etmiştir. Buna göre mana; "Onların oruçları bâtıl olmuştur, onlar sanki oruç tutmamışlardır" demek olur. Hz. Peygamber'in oruç tutan ki­şiye "O oruç ta tutmadı, iftar da etmedi" şeklindeki ifâdesi, bu tevcîhin delilidir.